Hastalık Hastası Ne Demek Hipokondriyazis Nedir

Asla kendinize “hastalık hastası ne demek ben miyim?” diye sorduğunuz oldu mu? Ya da çevrenizden “Sen de amma hastalık hastası oldun!” benzer biçimde yorumlar duydunuz mu? Bu ifade, aslına bakarsak gündelik dilde sıkça kullanılan, sadece psikiyatrik bir rahatsızlığa işaret eden mühim bir durumu tanımlıyor. Tıp literatüründe hipokondriyazis olarak malum bu durum, kişinin ciddi bir hastalığı olduğuna dair aşırı bir kaygı ve inanç duyması halidir. Hani kimi zaman küçük bir baş ağrısı bile ‘beyin tümörü’ düşüncesine yol açabilir ya, işte bu durumun oldukça daha uç bir hali. İnsan zihni ne kadar da karmaşık, değil mi?

Hastalık hastalığı, doğrusu hipokondriyazis, bir tek fizyolojik emarelere odaklanmaktan öteye geçer. Şahıs, düzgüsel bedensel duyumları bile (kalp atışı, mide gurultusu, kas seğirmesi benzer biçimde) ciddi bir hastalığın emaresi olarak yorumlar. Bu durum, kişinin günlük yaşantısını, ilişkilerini ve iş performansını derinden etkileyebilir. Yaşam kalitesi ciddi şekilde düşer ve şahıs devamlı bir kaygı bulutu içinde yaşar. Kim bilir bir arkadaşınızın, her hapşırdığında ‘Acaba bu sefer neyim var?’ diye paniklediğini görmüşsünüzdür. İşte bu aşırı odaklanma ve kaygı, hastalık hastalığının temelinde yatan hislerden bir tek biri. Gelin, bu karmaşık durumu daha yakından inceleyelim.

Hastalık Hastası Ne Demek Hipokondriyazis Teriminin Anlamı

Hastalık hastası ne demek diye sorulduğunda, akla gelen ilk tarif, kişinin herhangi bir tıbbi açıklaması olmamasına karşın ciddi bir hastalığı olduğuna dair devamlı bir kaygı taşımasıdır. Bu durum, kişinin vücudundaki basit emareleri (mesela, hafifçe bir öksürük, ufak bir ağrı yada bitkinlik hissi) yanlış yorumlayarak, bunların ölümcül yada kronik bir hastalığın işareti olduğuna inanmasıyla karakterizedir. Aslen, günümüzde bu durum çoğu zaman “Hastalık Kaygısı Bozukluğu” yada “Somatik Semptom Bozukluğu” benzer biçimde daha geniş kategoriler altında ele alınmaktadır. Fakat halk içinde ve hatta bazı uzmanlar içinde “hipokondriyazis” terimi hala yaygın olarak kullanılmaktadır.

Bu kaygı o şekilde bir hal alır ki, doktorların verdiği güvenceler, meydana getirilen tüm testlerin temiz çıkması bile kişiyi ikna etmeye yetmez. Aksine, “Ya tabip bir şeyi kaçırdıysa?”, “Kim bilir yanlış kontrol yapılmış oldu?” benzer biçimde düşüncelerle yeni tabip arayışlarına, yeni kontrol taleplerine girerler. Bu kısır döngü, hem fert için hem de çevresi için oldukça yıpratıcı olabilir. Bir düşünün, devamlı hasta olduğunuza inanmak, yaşamın öteki keyifli anlarını iyi mi da gölgeler, değil mi? Bu durum, bir tek zihinsel bir süreç değil, bununla birlikte fizyolojik ve toplumsal boyutları da olan oldukça katmanlı bir deneyimdir.

Hastalık Hastalığına Yakalanmış Bir Kişinin Kaygılı Yüz İfadesi

Hastalık Hastalığı Hipokondriyazis Emareleri Nedir

Hastalık hastalığının emareleri, çoğu zaman hem fizyolojik hem de bilişsel ve davranışsal düzeylerde kendini gösterir. Bu emareler, bireyden bireye farklılık gösterebilse de, ortak bazı noktaları vardır. Eğer siz de kendinizde yada çevrenizdeki birinde bu emareleri gözlemliyorsanız, ustalaşmış destek almanın vakti gelmiş olabilir.

Fizyolojik Emareler

Hastalık hastalığı olan kişiler, aslına bakarsak herhangi bir ciddi rahatsızlığa işaret etmeyen basit bedensel duyumları abartılı bir halde yorumlarlar. Bu durum, onların devamlı olarak bir hastalığın emaresi arayışında olmalarına niçin olur. Mesela, hafifçe bir kas seğirmesi, derhal bir sinir hastalığı olarak algılanabilir. Ya da mide gurultusu, kanser emaresi sanılabilir. Bu durumun en ironik yanı da, aslına bakarsak kaygının kendisinin de çeşitli fizyolojik emarelere yol açabilmesidir. Strese bağlı kalp ağrısı nasıl geçer sorusunu düşündüğümüzde, anksiyetenin vücut üstündeki tesirleri daha net anlaşılabilir.

  • Aşırı Vücut Taraması Kendini devamlı dinleme, nabzını denetim etme, boğazını, lenf bezlerini denetim etme.
  • Hafifçe Ağrıları Abartma Baş ağrısı, mide ağrısı, kas ağrılarını yıkım senaryolarıyla ilişkilendirme.
  • Düzgüsel Fizyolojik Duyumları Yanlış Yorumlama Kalp atışları, terleme, bitkinlik benzer biçimde durumları ciddi hastalık emaresi olarak görme.
  • Yeni Emarelere Karşı Aşırı Duyarlılık Vücutta çıkan en küçük bir kir, kaşıntı yada morarmayı derhal araştırmaya başlama.

Bilişsel ve Duygusal Emareler

Bilişsel ve duygusal emareler, hastalık hastalığının temelini oluşturur. Bu kişiler, zihinlerinde devamlı olarak hastalık senaryoları kurar ve bu senaryoları gerçekmiş benzer biçimde yaşarlar. Bu durum, yoğun bir kaygı ve korku döngüsüne neden olur. Bir taraftan da, kendilerine verilen güvencelere karşın, içlerindeki şüpheyi atamazlar. Bu süreç, onların sosyal anksiyete benzer biçimde başka anksiyete bozukluklarıyla da savaşım etmesine niçin olabilir.

  • Devamlı Hastalık Düşünceleri Zihinde devamlı olarak hastalıklarla ilgili senaryoların dönmesi.
  • Ölüm Korkusu Ciddi bir hastalığa yakalanma ve ölme korkusunun yoğun bir halde yaşanması.
  • Tabip Güvencelerine Karşın Tatminsizlik Doktorların her şeyin yolunda bulunduğunu söylemesine karşın rahatlayamama.
  • Aşırı Sıhhat Bilgisi Arayışı İnternette, kitaplarda yada çevreden devamlı hastalıklarla ilgili data toplama, bu da çoğu zaman kaygıyı artırır.

Davranışsal Emareler

Bu bilişsel ve duygusal durumlar, naturel olarak belirli davranışsal kalıplara neden olur. Bu davranışlar, çoğu zaman kaygıyı azaltma çabası olarak başlasa da, aslına bakarsak uzun solukta kaygıyı daha da pekiştirir ve kişinin yaşamını kısıtlar.

  • Sık Sık Doktora Gitme En küçük bir şikayette bile doktora başvurma, değişik doktorlardan görüş alma.
  • Tekrarlayıcı Testler Talep Etme Doktorların gerek görmediği halde tahlil, röntgen, MR benzer biçimde testleri ısrarla isteme.
  • Sıhhat Kaygısını Azaltmaya Yönelik Davranışlar Mesela, devamlı el yıkama, belli yiyeceklerden kaçınma, hijyen mevzusunda aşırıya kaçma.
  • Toplumsal İzolasyon Hastalık kaygısı sebebiyle toplumsal aktivitelerden uzaklaşma, iş yada okul performansında düşüş.
  • Kendini Koruma ve Güvence Arayışı Devamlı olarak çevresindeki insanlardan hastalığı olmadığına dair güvence bekleme.

Hastalık Hastalığına Yakalanmış Bir Kişinin Doktor Muayenesinde Endişesi

Hastalık Hastalığı Sebepleri Nedir

Hastalık hastalığı, tek bir nedene bağlanabilecek kolay bir durum değildir. Genetik yatkınlıklar, çocukluk deneyimleri, ruhsal faktörler ve çevresel stresörler benzer biçimde birçok etkenin bir araya gelmesiyle ortaya çıkabilir. Bu nedenler, bir zincirin halkaları benzer biçimde birbirine bağlıdır ve kişinin hassasiyetini artırır. Benim kişisel fikrim, çağdaş dönemin getirmiş olduğu data kirliliği ve anında her şeye yetişme isteği de bu durumu tetikleyebiliyor. Bir baş ağrısını Google’da aradığınızda karşınıza çıkan binlerce fena senaryo, kaygıyı daha da artırabilir, değil mi?

Genetik ve Biyolojik Faktörler

Her ruhsal rahatsızlıkta olduğu benzer biçimde, hastalık hastalığında da genetik bir yatkınlıktan bahsedebiliriz. Aile geçmişinde anksiyete bozukluğu, depresyon yada obsesif-kompulsif bozukluk (OKB) olan bireylerde hipokondriyazis görülme olasılığı daha yüksek olabilir. Beyin kimyasındaki dengesizlikler, bilhassa serotonin ve noradrenalin benzer biçimde nörotransmitterlerin işleyişindeki aksaklıklar, bu tür kaygı bozukluklarının gelişiminde rol oynayabilir.

Psikososyal Etkenler

Yaşamımızdaki vakalar ve toplumsal çevremiz, zihinsel sağlığımız üstünde büyük bir etkiye haizdir. Stresli yaşam vakaları, yitik, travma yada ciddi bir hastalığa şahit olma benzer biçimde durumlar, kişinin kendi sağlığına yönelik kaygılarını artırabilir. Mesela, yakın çevresinde kanserden vefat eden birini gören şahıs, kendi vücudundaki en küçük bir belirtiyi bile aynı hastalıkla ilişkilendirebilir. Ek olarak, çocuklukta alınan aşırı koruyucu yada tam tersi savsak ebeveyn tutumları da bu durumun temelini atabilir.

Çocukluk Deneyimleri

Çocukluk döneminde yaşananlar, yetişkinlikteki ruhsal sağlığımızı derinden etkisinde bırakır. Bilhassa kronik hastalığı olan yada aşırı kaygılı ebeveynlere haiz evlatların, ilerleyen yaşlarda hastalık hastalığı geliştirme riski daha yüksek olabilir. Çocukken ciddi bir hastalık geçirmiş yada ailesinde ciddi bir hastalığı olan birinin bakımını üstlenmiş olmak da, kişinin kendi sağlığına yönelik kaygılarını pekiştirebilir. Bu deneyimler, bir nevi “öğrenilmiş umarsızlık” yada “öğrenilmiş kaygı” halini alabilir. Fikir duraklaması meydana getirecek olursam, çocukken yaşadığımız olayların biz fark etmesek de ne kadar iz bıraktığını görmek şaşırtıcı, değil mi?

Destek Grubu Toplantısında Konuşan İnsanlar

Hastalık Hastalığı Tanısı Iyi mi Konulur

Hastalık hastalığı tanısı koymak, karmaşık bir süreçtir ve çoğu zaman multidisipliner bir yaklaşım gerektirir. Ilk olarak kişinin fizyolojik şikayetlerinin organik bir sebebi olup olmadığını idrak etmek için detaylı bir tıbbi muayene ve lüzumlu testler yapılır. Sadece aslolan teşhis, psikiyatri uzmanları tarafınca, kişinin yaşamış olduğu kaygı ve belirtilerin niteliği değerlendirilerek konulur. Bu süreçte doğru tanı, doğru tedavi için tehlikeli sonuç öneme haizdir.

Detaylı Tıbbi Değerlendirme

Bir şahıs hastalık hastalığı şüphesiyle başvurduğunda, doktorlar ilk olarak herhangi bir fizyolojik rahatsızlığın varlığını dışlamak için kapsamlı bir tıbbi geçmiş alır ve fizyolojik muayene yapar. Gerekirse kan tahlilleri, görüntüleme şekilleri (MR, ultrason vb.) benzer biçimde çeşitli testler istenebilir. Bu ilk aşama, hakkaten fizyolojik bir probleminin olup olmadığını idrak etmek için oldukça önemlidir. Eğer tüm testler düzgüsel çıkarsa ve fizyolojik bir sebep bulunamazsa, psikiyatrik bir değerlendirmeye geçilir. Bu, adeta bir dedektiflik hikayesi benzer biçimde, tüm ipuçlarının peşinden gidilmesini gerektirir.

Psikiyatrik Değerlendirme ve Tanı Kriterleri

Fizyolojik bir niçin bulunamaması durumunda, şahıs bir psikiyatri uzmanına yönlendirilir. Psikiyatrist, kişinin emarelerini, kaygı düzeyini, fikir kalıplarını ve günlük yaşam üstündeki etkilerini değerlendirmek için detaylı bir görüşme yapar. Amerikan Psikiyatri Birliği’nin “Mental Bozuklukların Tanısal ve İstatistiksel El Kitabı” (DSM-5) benzer biçimde kılavuzlar, hastalık hastalığı yada yeni adıyla Hastalık Kaygısı Bozukluğu tanısı için belirli kriterler sunar. Bu kriterler içinde, minimum altı ay devam eden, ciddi bir hastalığa yakalanma endişesi, tabip güvencelerine karşın rahatlayamama ve bu endişenin kişinin yaşamını mühim seviyede etkilemesi benzer biçimde maddeler bulunur.

Psikiyatrik testler ve ölçekler de tanıyı desteklemek için kullanılabilir. Bu ölçekler, kişinin kaygı düzeyini, obsesif düşüncelerini ve somatik emarelere yönelik hassasiyetini ölçmeye destek sunar. Tanı süreci, bir tek emareleri dinlemekle kalmaz, bununla birlikte kişinin yaşam öyküsünü, aile geçmişini ve başa çıkma mekanizmalarını da anlamayı ihtiva eder. Ihmal etmeyin, doğru tanı, tedaviye giden ilk ve en mühim adımdır. Bir nevi, doğru yola çıkan bir navigasyon aleti benzer biçimde düşünebilirsiniz.

Hastalık Hastalığı Tedavi Şekilleri ve Yaklaşımları

Hastalık hastalığı, tedavisi mümkün olan bir psikiyatrik rahatsızlıktır. Tedavi, çoğu zaman kişinin kaygısını azaltmaya, yanlış inançlarını değiştirmeye ve yaşam standardını artırmaya odaklanır. Tek bir “büyülü sopa” tedavisi olmasa da, değişik yaklaşımların birleşimi çoğu zaman en iyi neticeleri verir. En önemlisi, şahıs bu durumu kabullenmeli ve tedaviye etken olarak katılmalıdır. Şöyleki düşünebiliriz, bir maratonda başarı göstermiş olmak için hem doğru antrenman hem de doğru mentalite gerekir, değil mi?

Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT)

Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT), hastalık hastalığı tedavisinde en etkili yöntemlerden biridir. BDT, kişinin hastalıklarla ilgili negatif ve çarpık fikir kalıplarını tanımlamasına ve bu tarz şeyleri daha gerçekçi ve yapıcı düşüncelerle değiştirmesine destek sunar. Ek olarak, kişinin kaygısını artıran davranışları (mesela, devamlı vücut taraması, internette araştırma yapma) azaltmayı hedefler. Terapist, kişiye sıhhatli başa çıkma stratejileri öğretir ve kaygı uyandıran durumlara yavaş yavaş maruz bırakarak duyarsızlaşmasını sağlar. Bu sayede şahıs, bedensel duyumlarını daha doğru yorumlamayı ve gereksiz endişelerden kurtulmayı öğrenir. Benim kişisel deneyimim, BDT’nin bir tek hastalık hastalığında değil, genel anksiyete sorunlarında da ne kadar dönüştürücü olabildiğidir.

Farmakolojik Tedaviler

Bazı durumlarda, bilhassa kaygı ve depresyon emareleri yoğunsa, ilaç tedavisi de tedavi planına dahil edilebilir. Antidepresanlar (bilhassa SSRI’lar) ve anksiyolitikler, hastalık hastalığının semptomlarını yönetmekte destek olabilir. İlaçlar, beynin kimyasal dengesini düzenleyerek kişinin kaygı düzeyini düşürür ve terapiye daha açık hale gelmesini sağlar. Sadece ilaç tedavisi, çoğu zaman BDT ile beraber kullanılır ve tek başına kafi olmayabilir. İlaçların kullanımı bir tabip nezaretinde ve tertipli takiplerle yapılmalıdır. Unutmayalım ki, ilaçlar bir tek bir araçtır, aslolan iyileşme kişinin içsel dönüşümüyle adım atar.

Destekleyici Yaklaşımlar ve Kendi Kendine Yardım

Tedavinin mühim bir parçası da destek grupları ve kişinin kendi kendine uygulayabileceği stratejilerdir. Destek grupları, benzer deneyimler yaşayan insanlarla bir araya gelme ve deneyim paylaşımı için mükemmel bir platform sunar. Bu, kişinin yalnız olmadığını hissetmesini sağlar ve başkalarının deneyimlerinden öğrenmesine olanak tanır. Ek olarak, farkındalık meditasyonu (mindfulness), nefes egzersizleri, yoga benzer biçimde stres yönetimi teknikleri de kaygıyı azaltmada etkili olabilir. Tertipli egzersiz yapmak, sıhhatli beslenmek ve kafi uyku almak benzer biçimde yaşam seçimi değişimleri de genel iyilik halini artırarak hastalık hastalığı ile başa çıkmaya destek olabilir.

Bilhassa 2025 ve sonrası için, dijital sıhhat uygulamaları ve online terapi platformlarının hastalık hastalığı benzer biçimde durumların tedavisinde daha çok rol oynayacağını düşünüyorum. Suni zeka destekli uygulamalar, kişiye hususi egzersizler ve bilişsel tekrardan yapılandırma teknikleri sunarak tedaviye erişimi kolaylaştırabilir. Bu trendler, bilhassa gizlilik kaygıları olan yada fizyolojik olarak terapiye ulaşmakta zorluk çeken bireyler için büyük bir fırsat sunuyor.

Hastalık Hastalığı ile Yaşamak ve Başa Çıkma Yolları

Hastalık hastalığı ile yaşamak zorlayıcı olabilir, sadece doğru stratejilerle bu durumun üstesinden gelmek ve kaliteli bir yaşam sürmek mümkündür. Mühim olan, bu durumu kabul etmek, tedaviye sadık kalmak ve sıhhatli başa çıkma mekanizmaları geliştirmektir. Bu bölümde, hem kendiniz hem de sevdikleriniz için uygulayabileceğiniz bazı ergonomik tavsiyeler sunacağım. Hani derler ya, “En karanlık gecenin arkasından en parlak şafak söker”, işte tam da o şekilde bir durum bu.

Kaygı Yönetimi Teknikleri

Kaygı, hastalık hastalığının temel bileşenlerinden biridir. Bu yüzden, kaygıyı yönetmeyi öğrenmek, iyileşme sürecinin tehlikeli sonuç bir parçasıdır. Gevşeme egzersizleri, derin nefes alma teknikleri ve progresif kas gevşetme benzer biçimde yöntemler, anlık kaygı ataklarını hafifletmeye destek olabilir. Plasebo etkisi nedir insan zihninin iyileştirici gücü mevzusundaki bilgiler bile, zihnin bedeni iyi mi etkilediğini idrak etmek açısından ufuk açıcı olabilir.

  • Günlük Meditasyon ve Farkındalık Günde birkaç dakika bile olsa meditasyon yapmak, zihninizi sakinleştirebilir ve anı yaşamanıza destek olabilir.
  • Hobiler ve İlgi Alanları Dikkatinizi hastalıktan uzaklaştıracak yeni hobiler edinmek yada mevcut ilgi alanlarınıza daha çok süre ayırmak, zihinsel olarak meşgul kalmanızı sağlar.
  • Fizyolojik Aktivite Tertipli egzersiz, endorfin salgılanmasını artırarak naturel bir ruh hali yükseltici görevi görür ve kaygıyı azaltır.

Toplumsal Destek ve İletişim

Toplumsal destek, iyileşme sürecinde paha biçilmez bir rol oynar. Aile üyeleri, dostlar ve destek grupları, kişinin kendini yalnız hissetmemesini ve anlaşıldığını hissetmesini sağlar. Açık ve dürüst yazışma oluşturmak, sevdiklerinizin sizi daha iyi anlamasına ve size iyi mi destek olabileceklerini öğrenmelerine destek sunar. Kimi zaman bir tek konuşmak bile, içimizdeki yükü hafifletir, değil mi?

Sadece bu aşamada, sevdiklerinizin de kendi kaygılarını yönetmesi ve size “aşırı güvence” vermekten kaçınması önemlidir. Devamlı “Bir şeyin yok, iyisin” demek, kısa vadede rahatlatıcı olsa da, uzun solukta kişinin kendi başa çıkma mekanizmalarını geliştirmesini engelleyebilir. Ustalaşmış bir destek almak, hem sizin hem de çevrenizdekilerin bu durumu daha iyi yönetmesine destek olabilir. Türk Psikiyatri Derneği benzer biçimde otorite sitelerden hipokondriyazis hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz.

Yaşam Seçimi Değişimleri

Sıhhatli bir yaşam seçimi, hastalık hastalığı ile başa çıkmada mühim bir rol oynar. Dengeli beslenme, kafi ve kaliteli uyku, kafein ve alkol tüketimini sınırlama benzer biçimde alışkanlıklar, genel ruh halinizi ve kaygı düzeyinizi pozitif yönde etkileyebilir. Ek olarak, “hayır” demeyi öğrenmek ve kendi sınırlarınızı belirlemek, stres düzeyinizi azaltarak ruhsal iyi oluşunuza katkıda bulunabilir. Faranjit tür hastalıktır faranjit tedavisi nasıldır benzer biçimde mevzularda bile, doğru bilgiye ulaşmak ve gereksiz endişeden kaçınmak önemlidir. Bu, genel sıhhat kaygınızla başa çıkmanıza destek olacak bir farkındalık yaratır.

Güncel Yaklaşımlar ve Gelecek

2025 ve sonrasında, hastalık hastalığının tedavisinde suni zeka ve sanal gerçeklik (VR) benzer biçimde teknolojilerin daha etken rol oynayacağını görüyoruz. VR terapileri, kişiyi güvenli bir ortamda kaygı uyandıran senaryolara maruz bırakarak korkularıyla yüzleşmesine destek olabilir. Ek olarak, genetik araştırmalar ve kişiselleştirilmiş tıp yaklaşımları yardımıyla, her bireye hususi tedavi planları oluşturmak mümkün hale gelecektir. Bu gelişmeler, hem tanı hem de tedavi süreçlerini daha etkin hale getirecek ve iyileşme oranlarını artıracaktır.

Sıkça Sorulan Sorular ve Yanıtları

Hastalık hastalığı hakkında pek oldukça sual işareti olabilir. Bu bölümde, bu mevzuda sıkça sorulan bazı sorulara net ve anlaşılır yanıtlar bulacaksınız. Ihmal etmeyin, data güçtür ve doğru bilgiye haiz olmak, bu durumla başa çıkmanın ilk adımlarından biridir.

Hastalık Hastalığı Ne Kadar Sürer?

Hastalık hastalığının süresi kişiden kişiye değişmiş olur. Bazı bireylerde kısa süreli ve belirli stresörlere bağlı olarak ortaya çıkarken, bazı durumlarda kronikleşebilir ve senelerce sürebilir. Sadece uygun tedavi ve destekle, belirtilerin sertliği büyük seviyede azaltılabilir ve şahıs düzgüsel yaşamına dönebilir. Tedaviye erken adım atmak ve tertipli olarak devam etmek, iyileşme sürecini hızlandırır ve süreyi kısaltır.

Hastalık Hastalığı Kendi Kendine Geçer mi?

Ender durumlar haricinde, hastalık hastalığı çoğu zaman kendi kendine geçmez. Aksine, tedavi edilmediğinde emareler kötüleşebilir, kişinin yaşam standardını daha da düşürebilir ve başka ruhsal hastalıkların ortaya çıkmasına zemin hazırlayabilir. Ustalaşmış yardım almak, bu durumun üstesinden gelmenin en etkili yoludur. Kendi kendine geçmesini beklemek, maalesef süre kaybından başka bir şey değildir. Bir an ilkin harekete geçmek, en doğru yaklaşımdır.

Hipokondriyazis Genetik midir?

Evet, hipokondriyazis için genetik bir yatkınlıktan bahsedilebilir. Aile geçmişinde anksiyete bozuklukları, depresyon yada obsesif-kompulsif bozukluklar bulunan kişilerde hipokondriyazis görülme olasılığı birazcık daha yüksektir. Sadece genetik yatkınlık tek başına kafi bir sebep değildir; çevresel faktörler, yaşam deneyimleri ve kişilik özellikleri de bu durumun ortaya çıkmasında mühim rol oynar.

Hastalık Hastalığı Olan Birine Iyi mi Yardım Edilir?

Hastalık hastalığı olan birine yardım etmek, sabır ve anlayış gerektirir. Ilk olarak kişinin kaygılarını küçümsemeyin yada alay etmeyin. Onları anlamaya çalışın ve endişelerini ciddiye alın, sadece bir tabip benzer biçimde davranarak tanı koymaya yada tedavi etmeye teşebbüs etmeyin. En önemlisi, ustalaşmış yardım almalarını teşvik edin ve tedavi sürecinde yanlarında olun. Onlara aşırı güvence vermekten kaçının, bunun yerine dinleyici olun ve destekleyici bir tavır sergileyin. Kimi zaman bir tek “Yanındayım” demek bile kafi olur.

Hastalık Hastalığı ile Hangi Uzman İlgilenir?

Hastalık hastalığı ile ilk olarak psikiyatri uzmanları ilgilenir. Psikiyatristler, hem ilaç tedavisi hem de psikoterapi mevzusunda uzmandırlar. Çoğu zaman psikologlar da, bilhassa Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT) benzer biçimde psikoterapi yöntemleriyle tedavi sürecine dahil olurlar. İlk etapta bir aile hekimi yada iç hastalıkları uzmanına başvurulsa da, fizyolojik bir niçin bulunamadığında psikiyatrik değerlendirme için yönlendirme yapılması en doğru yaklaşımdır.

Netice olarak, hastalık hastası ne demek sorusunun cevabı, bir tek fizyolojik emarelere odaklanmaktan öte, derin ruhsal süreçleri ve yoğun kaygıyı barındıran bir durumu ifade eder. Hipokondriyazis, doğrusu hastalık hastalığı, kişinin yaşam standardını ciddi şekilde düşürebilen, sadece çağdaş tıp ve psikoterapi yöntemleriyle başarı göstermiş bir halde tedavi edilebilen bir rahatsızlıktır. Ihmal etmeyin ki, zihnimiz ve bedenimiz birbiriyle ayrılmaz bir bütündür. Kimi zaman en büyük acılar zihnimizde adım atar, sadece iyileşmenin anahtarı da gene kendi içimizde saklıdır. Kendinizi yada sevdiklerinizi bu durumun pençesinde görüyorsanız, ustalaşmış yardım almaktan çekinmeyin. Sıhhatli bir yaşam, her kişinin hakkıdır ve bu yolda atacağınız her adım, daha iyi bir geleceğe doğru atılmış yürekli bir adımdır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir